Varlık Barışı uygulamasının temel dayanağı 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun‘ dur. Kanunun 1. Maddesi kanunun amaç ve kapsamını açıklar:
MADDE 1 – (1) Bu Kanunun amacı; gerçek ve tüzel kişilere ait olup yurt dışında
bulunan para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının ekonomiye kazandırılması ve taşınmazların kayda alınması ile yurt içinde bulunan ancak işletmelerin özkaynakları içinde yer almayan bu türden varlıkların sermaye olarak konulmak suretiyle işletmelerin sermaye yapılarının güçlendirilmesini sağlamaktır.
(2) Bu Kanun; para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların yurda getirilmesi veya beyan üzerine kayda alınmasına ilişkin usul ve esasları kapsar.
Yukarıda yapılan alıntıda görüldüğü üzre 2. fıkra Varlık Barışı uygulamasına söz konusu olan varlıkların 192 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 2. maddesinde gelirin unsurları arasında alan menkul sermaye iradı üzerinden vergilendirilecek olan varlıkları da kapsamıştır. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın resmi internet sitesinde 2020 yılı içerisinde 20 sayfa pdf şeklinde yayımlanan “Menkul Sermaye İradı Elde Eden Mükellefler İçin Vergi Rehberi” en ince ayrıntısına kadar menkul kıymetlerin vergilendirme sürecini açıklamıştır.
Varlık Barışı 5811 sayılı kanunda kapsam altına alınan varlıkları ülke ekonomisine kazandırır ve aynı zamanda kayıt dışılığı azaltır. Ülke ekonomisine kazandırılan varlığı getirecek olan kişi ve kurumlara varlık üzerinden bazı ayrıcalıklar tanınır. Bunlardan bazıları; menkul sermaye iradı vergi oranından daha düşük düzeyde vergilendirme, getirilen değerin vergi incelemesine alınmaması, ülkede bu varlıkları istediği gibi tasarruf edebilmesi, varlığın işletmeye aktarılması halinde dönem kazancından sayılmaması vs.
Varlık Barışı uygulanış biçimine göre devlet tarafından; yurt dışından kazanç sağlayıp da ülkede yatırım yapmak isteyen, varlıklarını ülke içerisinde faaliyet gösteren banka mevduatlarında tutmak isteyen ancak elde edeceği irata uygulanan vergi oranları üzerinden vergi ödemek istemeyen ve vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemek veya eksik yerine getirmek suretiyle verginin zamanında tahakkuk ettirilememesine veya eksik tahakkuk ettirilmesine neden olan tam mükelleflere verilen bir şans olarak düşünülebilir.