Google Adsense Reklam Gelirlerinin Vergilendirilmesi konusu şüphesiz bilişim sektörünün küresel çapta hızla gelişmesi ile birlikte gündemi sürekli meşgul etmektedir. Bilişim sektöründeki bu gelişim ile çoğu iş sektörü hızlı bir dönüşüme girerek bu iş sektörlerinde faaliyet gösteren şahsi ve kurumsal işletmeler iş yerlerini gerek bizzat gerekse aracı kurumlar vasıtasıyla kısmen veya tamamen internet ortamına taşımıştır. Böylelikle iş yeri kavramı klasik şeklinden sıyrılarak tabiri caizse bizlere bir tık kadar yakın hale gelmiştir.
İş yerlerini sanal ortama taşıyanlar için artık internette tanınır olmanın önemi artmış ve bu unsur reklamcılık sektörünün kalkınmasını sağlayarak reklam işinin çeşitli şekillerde yapılmasına imkân tanımıştır. Öyle ki Google vb. firmalar tarafından belirlenen şartları taşıyan (reklam yerleşim ölçüleri, belirli görüntülenme sayısı vb.) herhangi bir web sitesinde üçüncü sınıf reklam sunucusu[1] tarafından web sitesindeki dijital içerikler ile alakalı reklamları alabilme ve bu reklamlardan kazanç elde edebilme fırsatı doğmuştur. Tüm bu değişimler vergilendirme ve vergi uygulamalarının alanını genişletmiş; özellikle Google Adsense Reklam Gelirlerinin Vergilendirilmesi ne yönelik Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından verilen özelgeler ile bu türden gelir elde eden mükellefler bilgilendirilmiştir. Ancak internet üzerinden yapılan araştırmalar neticesinde Google Adsense Reklam Gelirlerinin Vergilendirilmesi konusunda çok büyük bir bilgi kirliliği olduğu görülmüştür.
Reklam kazancı elde eden internet sitelerinin neden işyeri sayılacağı, Google Adsense Reklam Gelirlerinin Vergilendirilmesi hususunda hangi vergiler yönünden mükellefiyet tesis edilmesi gerektiği ve sunulan bu hizmetin KDV tevkifatı yönünden değerlendirilmesi yazının konusunu oluşturacaktır.
İşyeri: İşveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddî olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birim.[2]
Web Sitesi: İnternet üzerindeki sayfalar; metin, görsel ve animasyon şeklinde ziyaretçisine bilgi aktaran veya hizmet sunan sayfaların tümünü kapsayan bir doküman topluluğudur.[3]
Google Adsense: Yayıncılara, sundukları online içerik ile birlikte para kazanabilecekleri bir imkan sunan reklam yöntemi.[4]
Web Site Yayını: Firmaların tanıtım için yaptırmış olduğu web tasarımlarının bir web server üzerinden 365 gün / 24 saat yayında kalmasına web site yayını denir.[5]
Gündelik hayatımızda birçok internet sitesini ziyaret etmekte ve bu internet sitelerinin çeşitli yerlerinde reklamlar ile karşılaşmaktayız. Bu reklamların büyük bir bölümünde “Google adsense” yazdığını görmekteyiz. Basit anlatım ile adsense reklam politikası şu şeklide işlemektedir:
Böylelikle reklam verme konusunda maliyet ve zamanda tasarruf elde edilebilen güvenilir bir ortamda reklam hizmeti alınmış olur. Tüm bu sistem içerisinde merak edilen en önemli konu üçüncü taraf reklam sunucularının elde edeceği Google Adsense Reklam Gelirlerinin Vergilendirilmesi nin nasıl olacağıdır. Uygulamaya yönelik olarak Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından birçok özelge verilmesine rağmen konu ile alakalı bilgi kirlilikleri varlığını korumaktadır. Doğru bilginin elde edilmesi adına üçüncü taraf reklam sunucularının elde ettiği kazançların vergi kanunları karşısındaki durumunun geniş bir şekilde ele alınması gerekmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’ nun 156. maddesinde iş yeri tanımı yapılmış, “Ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette iş yeri; mağaza, yazıhane, idarehane, muayenehane, imalathane, şube, depo, otel, kahvehane, eğlence ve spor yerleri, tarla, bağ, bahçe, çiftlik, hayvancılık tesisleri, dalyan ve voli mahalleri, madenler, taş ocakları, inşaat şantiyeleri, vapur büfeleri gibi ticari, sınai zirai veya mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yerdir” denmiştir. Madde metninde yer alan “gibi” kelimesinden hareketle iş yeri tanımı sayılanlar ile sınırlanmamış, ticari, sınai, zirai veya mesleki faaliyete tahsis edilip de kazanç elde edilen her yer birer iş yeri sayılmıştır. Buna göre internet ortamında ticari, sınai, zirai veya mesleki faaliyet gösterilmesi karşılığında elde edilen gelirler muafiyet ve istisna hükümlerine dâhil olmadıkları müddetçe bu kazançlar genel hükümler çerçevesinde vergilendirilecektir. Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından verilen özelgeler temel alınacak olunursa internet sitelerinin yukarıda sayılan kazanç unsurlarına salt tahsis edilmesi gerekmemekte, kısmen tahsis edilmesi durumunda dahi elde edilen kazancın vergilendirilmesi gerekmektedir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’ nun 1. maddesinde gelirin tanımı yapılmış ve 2. maddesinde gelirin unsurlarına yer verilmiştir. Buna göre, “Gelir bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır.” ve “Gelire giren kazanç ve iratlar şunlardır:
Kanunun 1. kısım 2. ve 3. bölümleri gelir vergisi mükelleflerinin tespiti konusunda açıklamalara yer vermiştir.[7]
Gelir Vergisi Kanunu’ nun 37. maddesinde ticari kazanç tarifi yapılmış, “Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır… Ticari kazanç, Vergi Usul Kanunu hükümlerine ve bu kanunda yazılı gerçek (Bilanço veya işletme hesabı esası) veya basit usullere göre tesbit edilir” denmiştir.
Kanun metni ticari kazancı her ne kadar genel anlamda tanımlamış olsa da her yıl Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından güncellenerek çıkarılan “Ticari Kazanç Elde Eden Mükellefler İçin Vergi Rehberi”[8] ‘nde bir faaliyetin ticari sayılması için ne gibi özelliklere sahip olması gerektiği belirtilmiştir. Buna göre;
Durumlarından bir veya duruma göre bir kaçının bir arada olması halinde ticari kazancın varlığından söz edilecektir. Örneğin; ticari kazancın tespitinde devamlılık unsurun varlığında bir organizasyonun varlığı aranmakta iken sadece organizasyonun var olduğu durumlarda ayrıca devamlılık unsuru aranmamakta, faaliyetin ticari olduğu kabul edilmektedir. Bu kapsamda adsense reklamı alabilmek için gerekli şartları taşıyan web sitelerinin oluşturulması halinde organizasyonun varlığı kabul edilecek ve devamlılık unsuru aranmayacaktır.
Diğer taraftan Gelir Vergisi Kanunu’nun 82. maddesinin 1. bendine göre; “Arızi olarak ticarî muamelelerin icrasından veya bu nitelikteki muamelelere tavassuttan elde edilen kazançlar” arızi ticari kazanç kapsamında değerlendirilecektir ve aynı maddenin 2. fıkrasına göre 2020 takvim yılı için 40.000 TL kazanç gelir vergisinden istisna tutulacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken husus hangi reklam gelirlerinin arızi ticari kazanç kapsamında değerlendirilmesi gerektiğidir. Kazancın elde edildiği takvim yılı içerisinde elde edilen hasılat; ticari kazanç özellikleri içerisinde yer alan devamlılık unsurunu taşımıyor ise arızi ticari kazanç, devamlılık unsurunu taşıması durumunda ise direkt olarak ticari kazanç kapsamında değerlendirilecektir. Zira Ticari Kazançların Gerçek Usulde Vergilendirilmesi Rehberi’ nde [9] devamlılık özelliği: “Arızi olarak yapılan bir faaliyet ise ticari faaliyet değil diğer kazanç ve iratlar olarak değerlendirilecektir. Ayrıca, bir takvim yılı içerisinde birden fazla tekrarlanan veya birden fazla takvim yılında tekrarlanan işlemlerde de devamlılık olduğu varsayılacaktır.” Şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre bir takvim yılı ile sınırlı olmak üzere bir defaya mahsus anlaşma sağlanan ve anlaşma sağlanan firmanın/ürünün tanıtımına münhasır olan reklamdan kazanç elde edilmesi halinde bu kazanç arızi ticari kazanç kapsamında olduğu kabul edilecektir. Birden fazla firmanın/ürünün tanıtımına imkân verecek şekilde reklam alınması durumunda ise elde edilen kazanç ticari kazanç kapsamında değerlendirilecektir.
Açıklık getirilmesi gereken bir diğer konu ise elde edilen bu ticari kazancın basit usulde mi yoksa gerçek usulde mi vergilendirilmesi gerektiği sorunsalıdır. Gelir Vergisi Kanunu’ nun 51. maddesi basit usulün hududunu çizmiş ve 6. bendinde “Her türlü ilan ve reklam işleriyle uğraşanlar veya bu işlere tavassut edenler” in basit usule tabi olamayacakları belirtilmiştir. Buna göre reklam işiyle bizzat uğraşmasalar bile bu reklamların yayınlanmasına aracılık ederek kazanç sağlayan mükellefler gerçek usulde vergilendirileceklerdir.
Yukarıda yer alan kanun maddelerine ve 2. nolu bölümde yapılan açıklamalara dayanılarak dijital ortamda açılan ve kazanç sağlama amacı güdülen web sitelerinin birer işyeri olduğu, üçüncü taraf reklam sunuculuğu faaliyeti kapsamında elde edilen gelirin arızi olarak elde edildiği tevsik edilmediği/edilemediği müddetçe ticari faaliyet kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, aynı takvim yılı içinde farklı firmaların/ürünlerin tanıtımına imkân sağlayan Google adsense reklam gelirlerinin ise devamlılık ve organizasyon oluşturma unsurlarını birlikte taşımalarından dolayı ticari kazanç yönünden gelir vergisi mükellefiyetinin tesis edilmesi gerektiği ve bu ticari kazancın gerçek usulde vergilendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 1. maddesi; “ (1) Aşağıda sayılan kurumların kazançları, kurumlar vergisine tâbidir:
a) Sermaye şirketleri.
b) Kooperatifler.
c) İktisadî kamu kuruluşları.
ç) Dernek veya vakıflara ait iktisadî işletmeler.
d) İş ortaklıkları.
(2) Kurum kazancı, gelir vergisinin konusuna giren gelir unsurlarından oluşur.” şeklinde hükmolunmuştur.
Kanunun 6. maddesinde ise safi kurum kazancı; “(1) Kurumlar vergisi, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanır.
(2) Safî kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümleri uygulanır. Ziraî faaliyetle uğraşan kurumların bu faaliyetinden doğan kazançlarının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun 59 uncu maddesinin son fıkra hükmü de dikkate alınır.” şeklinde açıklanmıştır.
Yukarıdaki madde hükümleri temel alındığında Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 1. maddesine sayılan kurumların, 2. bölümde yer verilen Gelir Vergisi Kanunu’nun 2. maddesinde sayılan unsurlardan hangisinin elde edildiğine bakılmaksızın elde ettikleri kazanç ticari kazanç kapsamında değerlendirilecektir. Bu kapsamda gelirin arızi olup olmaması dahi vergilendirme açısından bir farklılık yaratmayarak ticari kazanç hükümleri geçerli olacaktır. Google adsense reklam gelirlerinin elde edildiği hesap dönemine ait kurumlar vergisi beyannamesinde yer alması gerekmektedir.
Katma Değer Vergisi’nin 1. maddesine göre “Türkiye’de yapılan aşağıdaki işlemler katma değer vergisine tabidir:
1.Ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler”
Aynı kanunun 6. maddesinde ise işlemlerin Türkiye’de yapılmasından maksadın:
“a) Malların teslim anında Türkiye’de bulunmasını,
b) Hizmetin Türkiye’de yapılmasını veya hizmetten Türkiye’de faydalanılmasını,
İfade eder.” olduğuna hükmolunmuştur. Böylelikle yabancı reklam verenlerin tanıtımlarının Türkiye’de yapılması durumunda dahi hizmetten Türkiye’de faydalanıldığı kabul edileceğinden hizmet ihracına dair bir durumdan söz edilmesi mümkün olmayacaktır.
KDV Kanunu’nun 9. maddesi bazı özel durumlarda mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde malı teslim eden veya hizmeti yapana KDV mükellefiyeti tesis etmek yerine bu işleme taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutmuştur. Buna göre “Mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının, işyerinin, kanuni merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde Maliye Bakanlığı, vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabilir.” denilmek suretiyle sorumluluk müessesesine belirli sınırlar çizilmemiş ve Maliye Bakanlığı’na gerekli görülen hallerde konu hakkında düzenleme yapabilme yetkisi vermiştir. Maliye Bakanlığı kendisine verilen bu yetki çerçevesinde Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği’nde reklam hizmeti de dâhil olmak üzere bazı faaliyet alanları için tevkifat düzenlemeleri yapmıştır. [10] Buna göre KDV mükellefi olan gerçek veya tüzel kişilerin KDV mükellefiyeti olmayan gerçek veya tüzel kişilerden aldıkları reklam hizmeti için KDV’nin hesaplanıp (hizmeti alan tarafından) beyan edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Diğer taraftan 3065 sayılı KDV Kanunu’nun 17/4-a maddesi Gelir Vergisi Kanununa göre vergiden muaf esnaf ile basit usulde vergilendirilen mükellefler tarafından yapılan teslim ve hizmetler’i KDV den istisna tutmuştur.
Yukarıda yer alan kanun maddeleri ve diğer bölümlerde yapılan açıklamalar doğrultusunda adsense reklam sunuculuğunun bir hizmet olduğu, hizmetin Türkiye’de yapılması veya bu hizmetten Türkiye’de faydalanılması durumunda Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından verilen özelgeye göre genel oranda (%18) Katma Değer Vergisi’ne tabi olması gerektiği gerçek usulde ticari faaliyet kapsamında sunulan bir hizmet olduğundan, KDV’nin herhangi bir istisnaya ve tevkifata tabi olmayıp bu hizmeti sunanlara KDV mükellefiyeti tesis edilmesi gerektiği ve hizmeti sunanlar tarafından düzenlenecek ticari vesikalarda KDV’nin hesaplanıp ayrıca gösterilerek beyan edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
[1] https://www.iabturkiye.org/UploadFiles/PageFiles/Terimler-ve-Calisma-Kosullari05072017175202.pdf
[2] 4857 sayılı İş Kanunu
[3] https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0nternet_sitesi
[4] https://support.google.com/adsense/answer/6242051?hl=tr
[5] https://www.globalmedya.com/web-site-yayini/
[6] Daha geniş bilgi için bkz: https://support.google.com/adsense/answer/9724?hl=tr
[7] https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.4.193.pdf
[8]https://www.gib.gov.tr/sites/default/files/fileadmin/beyannamerehberi/2020_TicariKazancBrosur.pdf
[9]https://www.gib.gov.tr/yardim-ve-kaynaklar/yayinlar/ticari-kazanclarin-gercek-usulde-vergilendirilmesi-rehberi-2007
[10] https://www.gib.gov.tr/fileadmin/user_upload/Tebligler/KDV/kdv_genteb.html
Bu türden bir kazanç için herhangi bir istisna veya muafiyet bulunmamakla birlikte kazanç tutarı ne olursa olsun vergiye tabidir.
Gerçek veya tüzel kişi olması fark etmeksizin bu kazanç ticaridir.
Şirket açmak zorunludur, işin niteliğine göre şahıs veya sermaye şirketi üzerinden mükellefiyet tesis edilmelidir.
Gerçek usulde mükellefiyet tesis edilir ve fatura düzenlemek zorunludur.
Bu ticari kazanç için basit usulde mükellefiyet tesis edilemeyeceğinden KDV ye tabidir.
Verilen bu reklam hizmeti genel oranda (%18) KDV ye tabidir. Düzenlenen faturada bu oran üzerinden KDV hesaplanmalıdır.
Gerçek kişiler için artan oranlı gelir vergisi tarifesine göre, tüzel kişiler için güncel kurumlar vergisi oranı üzerinden vergi tarh edilir.
Gerçek usulde ticari kazanç sahibi mükellefler gelir geçici/kurumlar geçici vergiye tabidir.
Bu yazıya 1 yorum yazılmış.